İcra ve İflas Hukuku ile İlgili Temel Kavramlar
İcra ve İflas Hukuku, alacaklı ve borçlu arasındaki hukuki ilişkinin kapsamı ile ilgilenen hukuk dalıdır. Doktrinde ayrıca İcra Hukuku ve Takip Hukuk olarak da adlandırılmaktadır. İcra ve İflas Hukuku’na dair bazı temel kavramlar bu başlık altında incelenecektir.
İcra ve İflas Hukuku Temel Kavramları
Borç ve Takip İşlemi
İcra ve İflas Hukuku’nda bulunan en temel kavramın borç olduğunu söyleyebiliriz. Borç kavramından sadece gündelik hayatta kullandığımız parasal borç anlamı anlaşılmamalıdır. Takip Hukuku bakımından borcun anlamı, alacaklı tarafın borçlu taraftan yerine getirmesini istediği yükümlülüktür. Bu yükümlülük bir parasal borcun ödenmesi olduğu gibi ‘çocuğun teslimi‘ gibi bir yükümlülük de olabilir.
Bu başlık altında incelenecek bir diğer kavram ise takip işlemi kavramıdır. Takip işlemini iki şekilde incelemek mümkündür: Taraf Takip İşlemi ve İcra Takip İşlemi. Taraf Takip İşlemi, adından da anlaşılacağı üzere icra takibinde yer alan tarafların yaptığı işlemlerdir. Örneğin alacaklı tarafından yapılan maaş haczi talebi bir taraf takip işlemidir. Aynı şekilde, borçlunun ödeme emrine itiraz etmesini de taraf takip işlemi olarak değerlendiririz. İcra Takip İşlemi ise, icra organları tarafından yapılan işlemlerdir. İcra Organı ifadesinden sadece İcra Dairesi anlaşılmamalıdır. İcra Hukuk Mahkemesi ve İcra Ceza Mahkemesi de birer icra organıdır. İcra Takip İşleminde bu organlardan yapılan işlemler söz konusudur. Örneğin İcra Dairesinin takibin kesinleştirilmesine ilişkin kararı bir icra takip işlemidir.
İlamlı İcra ve İlamsız İcra
İlamlı icra ve ilamsız icra arasındaki temel fark, takibin bir mahkeme kararına dayanıp dayanmadığıdır. Eğer mahkemeden alınan bir kararın uygulanması talep ediliyorsa bu noktada ilamlı icra yoluyla takip başlatılır. Ancak hukukumuzda, takipte bulunmak için mahkeme kararı olmasına gerek yoktur. Bu noktada ilamsız icra devreye girer ve alacaklı doğrudan icra dairesi aracılığıyla takip başlatabilir. Alacaklının bu takip talebinde sebep göstermesine gerek yoktur.
İlamsız icra, sadece para ve teminat alacakları ile birlikte kiralanan taşınmazların tahliyesi için de uygulanır. Örneğin elinde tahliye taahhüdü bulunan bir kiraya veren, kiracının taahhüt ettiği süre içerisinde kiralananı boşaltmadığından bahisle ilamsız icra takibine başlayabilir.
Külli kelimesinin etimolojik kökeni Arapça küll kelimesidir ve ‘bütün, tamamen’ anlamına sahiptir. Buradan yola çıkarak külli icra kavramının da borçlunun bütün malvarlığına yöneltilen bir takip prosedürü olduğunu söylemek mümkündür. Külli icra, hukukumuzda iflas olarak da adlandırılır çünkü bu takibin yükümlülük altında olan tarafı iflas etmiş ya da iflas hukukunun uygulama alanı içerisinde bulunan borçludur. Sadece iflas bakımından uygulandığı için kapsam alanı cüz’i icraya göre daha sınırlıdır.
Cüz’i icra ise uygulamada en çok başvurulan yoldur ve külli icranın dışında kalan bütün icra takipleri için cüz’i icranın kapsamına girdiği söylenebilir. Yani iflas hukukunun kapsamına girmeyen bütün takipler cüz’i icra olarak adlandırılabilir. Cüz’i icrada, borçlunun borcu alacaklı tarafından talep edilir ve takibin kesinleşme sürecinin ardından alacaklı borçlunun malının haczedilerek borç tutarı kadar kısmın kendisine ödenmesini talep eder.